Mis gibi bir bayram gününden herkese selamlar efendim. Bir bayrama daha ulaştıran Rabbe hamdolsun. Ramazanın bizden usulca ayrılışının hüznünü teselli etmek için hemen ardından gelir bayram. Müminin en büyük duası, affedilmiş olarak bayrama erişenlerden olmak olur. Ne demiş büyükler; Cümle günah affola, bayram o bayram ola! Bayramı bayram yapan, hep beraber toplanılan o tatlı telaşlı sofralardır biraz da. Çay koyma, nimetleri pay etme, çocukları ayrı bir sofrada toplama, çatal, bardak sesleri... Hizmet etmek de ayrı bir sürur verir insanın içine. Herkes bir ucundan tutar işlerin, kimi sofrayı toplar, kimi bulaşıkları sudan geçirir, kimi makineye dizer, kimi tatlıları koyar, kimisi de çocukların oyunlarını taksim eder. Kardeşler ve yeğenler bol olunca bu taksimatları yapmak zaruri olur. Bu işleri yetiştirmenin tatlı telaşı içinde sohbet de koyu olur. Kahkaha, curcuna eksik olmaz. Az kalsın unutuyordum, harçlık sırası olur bir de uzun uzun. Her bir amcanın, dayının eli öpülür, cebine gir
İçe mi dönüksünüz yoksa dışa mı dönük? Yıllarca olduğum şeye karşı içimde bir isyan süregeldi. Neden diğerleri gibi girişken olamıyorum? Neden dışa dönük değilim? Neden sessizim? Neden konuşamıyorum!.. Kendimle savaştım uzun süre. Halbuki kendinle olan savaşta kazanan olmaz. Düşman daha da şiddetlenir. Galip gelemezsin. İşte ben de galip gelemedim. Hep savaştım. Savaştıkça yoruldum. Düşman(!) daha da güçlendi. Ben yoruldum. Ancak yıllar sonra onu nasıl yeneceğimi öğrendim; kabullenerek. Evet, onu kabullendiğimde düşman zayıflıyordu. Dahası, düşman dost olmaya başlıyordu. Evet ya, dost. Artık terakkimde bana yoldaş olacak bir dost. Çünkü ben, Cenab-ı Hakkın bana bahşettiği bu kişiliğimle terakki edebilirim. Çünkü O, benim en güzel bene dönüşümümün yolunu bu şekilde tayin etti. Buna isyan ederse insan, terakki edebilir mi? Tekvini kanunlara göre hayır. Zira hikmet-i İlahiye gereği belirli kurallara uymak gerek bu dünyada. Bunda da, kabullenmek ve sevmek kuralına uymalı. Ama öyle yapmacık