CİNDERELLA'S SİSTER

Size eskilerden bir diziyle geldim. Şimdiden söyleyeyim, yazı uzun olacak. Çünkü hikaye de karakterler de derin analizi hak ediyor. Yıllar önce birkaç bölüm izleyip bırakmışım. Her şeyin bir vakti var aslında. Bazı çok güzel diziler var ki, o an ruh halim onu anlamaya elvermiyor. O yüzden bu diziyi hatırlayınca bir daha bakmak istedim. İyi ki de bakmışım. Bırakma sebebim dizinin kötü olması değildi, birkaç kötü yorumdu. İlk 4 bölüm, mini dizi tadında bambaşka bir havada. Devamı ise daha başka şekilde işliyor. 8 yıl atlıyor dizi. Bunun güzel olmadığına dair okuduğum yorumlar soğutmuştu beni diziden. Halbuki dizinin bu havasını da ben çok sevdim, hikaye de pişmiş oldu. Ama yine de o zamanlar değil de şu anki halimle izlediğime memnunum. Açıkçası kötü yorumlar beni hemen etkiler. İster bir dizide olsun, ister bir şey satın alırken olsun. Halbuki dış seslere biraz kulak tıkayıp içine dönmeli insan. Başkalarını dinlemekten, kendi sesimizi, isteklerimizi duyamıyoruz. Bir diziyi izlemeye karar verirken de bu şekilde yapmaya karar verdim. Kendim izleyerek yorumlamaya yani. Zira bana çok güzel gelen diziler var ki, başkaları sıkıcı bulabilir. Aynı şekilde övüle övüle bitirilemeyenleri de izleyemediğim çok olmuştur. Ben tanıtayım da, siz iç sesinize göre karar verin.

Evet efendim, dizinin ilk adına vuruldum diyebilirim. Cinderella's Sister, Sindrella'nın kız kardeşi. Pek çok vlogda bu hikayeyi yazmışlar ama bir kere de ben anlatmak isterim. Küçüklükten beri Sindrella'yı dinleriz. Ama ya üvey kız kardeşiyle annesinin hikayesini? İşte dizinin çıkış noktası da bu. Böyle geride kalmış hikayeleri hep çok sevmişimdir. Şatafatlı olmayan, zahiren sönük, arka plandaki hikayeler... Bu dizide de başrolde Sindrella değil de üvey ablası var.

Ne kadar da mutlu duruyorlar, dizide kimse böyle gülmedi be.

Dizimizin kısacık özeti şöyle: Eun Jo ve annesi, bir pislikten diğerine kaçarken, şarap üreticisi bir adamla yolları kesişir. Annesi kapağı bu zengin yere atmak için ne yapar eder adamla evlenir. Eun Jo’yla eve yerleşirler. Adamın bir de kızı vardır, Sindrella Hyo Sun. İşte böylece bizim Sindrella’yla üvey anne ve üvey kız kardeş, aynı çatı altında yaşamaya başlarlar. 4 bölüm sonra dizi 8 yıl atlıyor. Şirket olayları ön planda oluyor ama bu hiç sıkmıyor izlerken. Çünkü zaten karakterler de bunun üzerine kurulmuş gibi bir şey.

Gelelim benim en sevdiğim karakter analizleri kısmına. Uzun uzun yazacağım ama spoiler sayılmaz daha. Önce karakterlerin ilk hallerine değinip, sonra değişimlerinden bahsedeceğim, orada spoiler uyarısı yaparım. Beni diziye çeken en önemli şeylerden biri, Eun Jo'nun karakteri. Kore dizilerindeki aşırı abartı, saf, şapşal karakterlerden aşırı sıkılırım. Böyle hikayelerden koşarak uzaklaşırım adeta. İşte Eun Jo, bütün bu klişelerden uzak, aksine çok soğuk bir kız. Küçüklüğünden beri annesiyle yaşam savaşı vermiş. 

Annesi sadece parayı düşünüp, bu amaca uygun ne pislik gerekiyorsa yapan, kaba, ağzı bozuk bir kadın. Kızına zerre sevgi kırıntısı vermemiş biri. Eun Jo da hayatın bu zorluğuna karşı bir koruma içgüdüsü olarak duygusuz, kayıtsız, soğuk, kimseyle konuşmayan donuk biri haline gelmiş. Bir beklentisi olmadan, hayatta kalmak için mücadele edip her zaman annesinin arkasını toplamış. Haliyle annesinin son evliliğini de bu şekilde düşünüp, her an kaçmayı düşünüyor. Dedim ya, soğukluk onun savunma mekanizması diye, buna bir de kötülüğü ekleyin siz. Evdekilere kan kusturuyor adeta.

Diğer kardeş nam-ı diğer Sindrella lakaplı kızımız Hyo Sun’a geçeyim burada. İlk başlarda aşırı sevmediğim, bütün o klişelerdeki sevimli rolü tasannukarane (yapmacık) yapmaya çalışan, sinir bozucu bir kız. Niye bu kadar sinirlendin kızcağıza derseniz, her şeyi çok yapmacıktı. Sürekli insanlardan sevgi dilenen, çeşitli şebeklikler yapan, iyilik meleği gibi davranan, sevgi pıtırcığı gibi dolanıyor. Hani bazıları gerçekten öyledir, ama bu kız bunu acayip yapmacık yapmış. Rol yeteneğinden mi, yoksa rol onu mu iktiza ediyordu, bilemiyorum. Ama bizi gıcık etmeyi başardı, evet.

Anne karakterini söylemeden geçemem. Yukarıda biraz anlattım gerçi, af edersiniz kadın tam bir pislik. Para için yapmayacağı şey yok. Kızına zerre sevgi emaresi göstermeyen, duygu yoksunu, maddiyatçı bir kadın. Yalnız kadını takdir ettiğim tek nokta, onca şey yaşayıp da kızını terk etmeyi bir kere bile düşünmemiş. Onu besleyebilmek için çok çalışmış. Bu da tek artısıydı sanırım.



Dizimizin esas oğlan karakteri Hong Ki Hoon. Efendim bunun hikayesi biraz farklı. Ülkenin en büyük şarap üreticisinin gayr-ı meşru oğlu. O yüzden saklamaya çalışılmış. Annesi sıkıntılar içinde ölmüş. Babası ve abisinden intikam almayı isteyen biri. Ama böyle sert bir karaktermiş gibi yazdığıma bakmayın, çok iyi, sevimli, pozitif, güler yüzlü biri. Klasik Kore dizilerindeki dikkat çeken, baby face, kasıntı bir tip değil. Kendi halinde, çok ön planda olmayan biri. (dediğim gibi böyle karakterleri ayrı bir seviyorum)

Ailesiyle tüm bağını koparıp Hyo Sun’un babasının yanında çalışmaya geliyor. Kim olduğunu gizleyip sıradan biriymiş gibi davranarak. Tabi Hyo Sun gibi sevgi dilenen bir kız, kendisine böyle iyi davranan birine çocuk yaşta aşık oluyor haliyle. Ki Hoon, onu küçük kardeşten öte düşünmüyor hiçbir zaman. Ne bir umut ne bir vaat. Eun Jo ve annesi eve geldiklerindeyse, bu herkese öfkeli, soğuk kız onun dikkatini çekiyor. Onun samimi, sıcak tavırları da Eun Jo’nun...


Bundan sonrası spoiler olacaktır, dayanamayacağım :) Öncelikle baba karakteri... O ne şefkatli, ne merhametli bir adamdır. Hani babacan derler ya, hah işte öyle. Kendi canından olmayan bir kıza nasıl da güzel babalık yaptı. Bu dizinin ana teması ne derseniz, sevginin nefreti eritebilirliği, derdim herhalde. Kız yıllarca o kadar soğuk davranmasına rağmen, adam şefkatini kızın üstünden hiç eksik etmedi. Karısının kendisini aldattığını bile bile, onu sevmeye devam etti -burası ne kadar gerçekçi o tartışılır gerçi-, ana kız adamın ölümünden sonra buna kahroldu. Bu sevgi, onların içindeki nefreti eritti. Bana bir kere baba desene dediğinde bile bizim buzdan da soğuk kızımız, kılını bile kıpırdatmadı. Gel gör ki adam ölünce bin pişman oldu. Ve kendini yavaş yavaş baba demeye alıştırdı. Çünkü adam ölünceye kadar, aslında o evden gitme planları yapıyordu. Yani hala kalıcı bir aile değildi onlar kendisi için. Ne zaman ki o adamın gerçek sevgisine inandı, o zaman aidiyet hissetmeye başladı o eve, o aileye. Eun Jo’nun gelişiminden sadece bir kare bu.

Hyo Sun’un gelişimi beni çok etkilediği için uzunca değineceğim. Yıllar geçmesine rağmen bir baltaya sap olamadan, balerin olmak sevdasına kavuşamadan boş beleş yaşamış. Her ne kadar ilk bölümler onun Eun Jo’yu manipüle ettiğini düşünsem de, yıllar sonra bakıyoruz ki Eun Jo onu manipüle etmeye başlamış, sürekli bu halini eleştirmiş. Onun hiçbir işe yaramadığını, kendisinin onun elinden her şeyi alabileceğini söyleyip durmuş. (Yani bizim üvey kardeş tam üvey kardeşlik yapıyor!) Ve Hyo Sun’a değersiz, yetersiz hissettiriyor. 

Aslında benim Hyo Sun’a acımam buradan itibaren diyebilirim. Ama bu karakterin asıl gelişimi, babasının ölümüyle başlıyor. Ne zaman ki babası ölüyor bu kızın dünyası yıkılıyor. Meğer üvey annesi yıllarca onu seviyor rolü yapmış ya! Bir anda buz gibi bir kadın karşısında buluyor. Hyo Sun sevgiye çok aç bir kız. Önce babasının ölümü, sonra da bu olay onda derin yaralar açıyor. Ablası zaten ona en ufak sevgi kırıntısı göstermemiş. Ben açıkçası bu kıza çok acıdım. Ama devamında o gelişimi, kendi yeteneklerinin farkına varması o kadar güzeldi ki... Şimdi bu kız, insan ilişkilerinde, kalplere dokunmakta çok iyi. Dizide de bunu kaç kere söylediler. Öyle hesap kitap pek bilmiyor, çalışmıyor, pek zeki de değil. Ama ne zaman ki şirket bir dara giriyor, birisiyle anlaşmalar feshediliyor, hemen Hyo Sun devreye girip o masum konuşmasıyla karşıdakini ikna ediyor. Bu asla Eun Jo’nun yapabileceği bir şey değil. Kırıp dökmeye benzemez zira tamir etmek, gönüller fethetmek. 

İşte aslında Hyo Sun’un en büyük yeteneği de bu. Ne zaman bunun farkına varıp içindeki ışığı fark ediyor, artık insanlardan sevgi beklememesi gerektiğini öğreniyor, işte o zaman yetişkin olmuş bir Hyo Sun karşımıza çıkıyor. O çocuksuluktan, şımarık hallerinden çıktığı an büyümüş oluyor. Herkesin gelişimi farklıdır bu hayatta... Sanırım bize düşen kendimizi keşfedip, kemal noktamızı bulmaya çalışmak, ona ulaşmaya gayret etmek, en azından o yolda olmak. Allah kapıları açacaktır o zaman, inşallah. Bir de Hyo Sun’un Eun Jo’nun kardeşiyle beraber olmasını çok istedim dizi boyunca, Hyo Sun sevgiye aç, Jung Woo’da da verecek sevgi çok. Asla yapmadılar. Aslında herkesi aşka boğmamak adına bu da böyle güzel oldu diyorum.

...nereden

Eun Jo, 8 yıl içinde şirketin başına geçmiş, çok çalışkan ve zeki bir kız zaten. Aslında Eun Jo’nun sermayesi de bu. İnsanlarla iletişimi pek bilmiyor, ama laboratuvarda sabahlayıp yeni mayalandırma teknikleri bulabiliyor. İki kardeş hem ne kadar farklı, hem de ne kadar birbirlerini tamamlıyorlar değil mi? Hyo Sun, Eun Jo’dan kendi ayaklarının üzerinde durmayı öğreniyor, Eun Jo, Hyo Sun’dan sevmeyi, bir kalbinin olduğunu ve hatta yaşamayı öğreniyor. Evet yaşamayı, insanca yaşamayı. İnsandan merhameti alınca insan kalmıyor sanki. Duygulardan yoksun birine, insan diyebilir miyiz? Bizi diğer mahlukattan ayıran şey biraz da duygular değil mi? Merhamet, sevgi değil mi? İşte Eun Jo’nun en büyük gelişimi bu oluyor. Sevmeyi ve güvenmeyi öğrenmek. Aidiyeti hissetmek. Hayatta uğruna yaşanacak değerler olduğunu fark etmek. Bir gönlü yapmak. Bir kalbe girmek...


nereye...

Efendim dizideki aşka gelecek olursak... Hyo Sun’un, ufacık bir hatasıyla bu ikili yıllarca uzakta yaşıyorlar birbirinden. İzlerken hadi artık mektubu söyleyin diye hafif çıldırmış olabilirim. En son Ki Hoon söylüyor ama Eun Jo, burnundan kıl aldırmayan tavrıyla haberim vardı diyor. Ah be, bazı dizilerde çok yüzsüz aşklar oluyor, onları da hiç sevmem ama, bu dizide de aşkta gurur olmaz, diye bağırasım geldi. Bu Ki Hoon nasıl bir adam ya dedim, tüm bu tavırlarına rağmen Eun Jo’nun değişmesini sabırla bekledi. Hem değişmesini, hem yüzüne bakmasını... Eun Jo, bu kadar sevmene rağmen nasıl böylesi bir gururla şu adamı görmezden geldin? Açıkçası dizide bu faslı aşırı uzatmışlardı, eğer sırf bu aşk için izleseydim bayardı. Ama ben karakterlere odaklandım. Bazıları hemen değişemiyor maalesef. Neyse geç olsun da güç olmasın diyelim. Dedim ya, yavaş yavaş öğrendi Eun Jo güvenmeyi, sevmeyi. Ne zaman ki mektubu okudu, işte o zaman tüm kalkanlarını indirdi.


Annesinin bile en sonraki değişimi tam yerindeydi, eve gelip evin gerçek hanımı olması, Hyo Sun’a ben senin üvey annenim, diğer çocuklarım kadar sevemem bunu kabul et, onların canı yansa içimden bir şeyler sökülür, ama sana bir şey olsa o kadar olmam ama üzülüm demesi çok gerçekçi ve samimiydi. Yani bu kadının bu kızı bu kadar sevip kabul etmesi bile büyük değişimdi.

Dizide sık sık tekrarlanan bazı olaylar vardı ki her biri çok özel ve tatlıydı:

-Ki Hoon’un Eun Jo’yu eliyle yanına çağırması, o suratsızca bakınca bu velet beni hiç dinlemiyor diyerek yanına kendi gitmesi,

-Ki Hoon, Eun Jo için uzak bir yere gittiğinde gece boyu onu beklemesi, gelince de “Döndü, gülümsedi” demesi, Ki Hoon “Eun Jo” diye seslendiğinde, Eun Jo’nun “Eun Jo, diye seslendi” diye içinden sürekli tekrarlaması, hatta yıllar sonra da Eun Jo diye seslendiğinde Eun Jo’nun arkası dönük halde pıtır pıtır ağlaması,

- Ki Hoon’un Eun Jo’ya sinirlendiğinde “dappun kiçibe” (korkunç/aptal kız) demesi -her seferinde çok güldüm buna-,

-Eun Jo’nun gizli köşesi şarap mayalama odasına gitmesi, orasının Ki Hoon’la buluşma yerleri olması,

-Ki Hoon’un Eun Jo’ya İspanyolca öğreteceğim diye sıfırdan öğrenmesi, birbirlerine İspanyolca mektup yazmaları,

-Babanın küçük çocuğunu seni serseri, seni seni seni seni küçük serseri tekerlemesiyle sevmesi,

-Ki Hoon’un başı derde girince Eun Jo’nun “ona adıyla seslenemedim bile” diye içine dert olması.

-Eun Jo düşüp dizini yaraladığında, Ki Hoon'un Eun Jo'dan daha fazla endişelenmesi

 Eun Jo yine suratsızkene


Evet efendim, şimdilik benden bu kadar. Diğer yazılarda görüşmek üzere...





Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar