RÂVİ: HİCRİ İKİNCİ YÜZYILDA BİR MUHADDİSİN HADİS SERÜVENİ  

Merhabalar, yeni bitirdiğim, çok istifade ettiğim, çok lezzet aldığım bir kitabı tanıtmaya geldim. Hem roman karakteri gibi kurgusal, hem de ilmî açıdan bu kadar doyurucu az kitap okumuşumdur. Eğer hadis ilmine, tarihine merakınız varsa, bu kitap size çok faydalı olacaktır.

Kitabın ana karakteri olan râvî, kurgusal biri, kitap da onun on altı yaşında çıktığı rihlesini (hadis aramak için çıkılan ilim yolculuğu) anlatıyor. Kah râvînin kendi ağzından dinliyoruz, kah üçüncü bir gözle izliyoruz olanları. Ama rihle boyunca gittiği yerler, karşılaştığı hocalar, aldığı hadisler gerçek. İşte burada yazarın ilmî birikimi devreye giriyor. Kendisi zaten İlahiyat hocası. Şehirlerin tasvirleri, ders halkaları, hocaların ahvali... Ben okurken mest oldum. Okudukça hadis ilmine daha da hayran kaldım. Ne zorluklar çekilmiş, ne yolculuklar yapılmış hadisleri öğrenmek adına.

Bildiğim âlimlerin adı geçtikçe nasıl mutlu oldum. Bu râvîmiz ikinci yüzyılda yaşamış. Ahmed b. Hanbel, Yahyâ b. Maîn, İshâk b. Râhûye'lerin neslinden yani. Hatta onlarla aynı ders halkalarında hadis öğreniyor. Hocaları İmam Şâfiî, Abdurrahman b. Mehdî, Yahyâ b. Saîd el-Kattân'lar... Allah'ım nasıl güzel bir şey, okurken o zamanların hasretini çektim. Hele Ahmed b. Hanbel'den bahsettikçe içim kıpır kıpır oldu.

"Bugünkü derste tanıştığım iki üç kişiyi özellikle kaydetmem gerek. Bunlardan biri benden bir yaş büük olan Ahmed b. Hanbel adlı bir genç. Sanırım dört senedir hocanın dizinin dibindeymiş, rivayetlerini büyük oranda almış. Hocanın rivayetlerini istinsah etmek için nüshalarını rica minnet aldım. Çok parlak bir tip."

Onunla alakalı bir kitap üzerinde çalışıyorum, o yüzden her adını duyduğumda dikkat kesiliyorum. Müthiş biri. Zaten mihne olayları olduğunda onlarla beraber bizim râvî de Bağdat'ta. Ama diğer pek çok âlim gibi o da Ahmed b. Hanbel kadar sebat gösterememiş maalesef. Diğer âlimler bunun vicdan azabını hep taşımışlar içlerinde. Allah ümmetin böyle dehşetli zamanlarında birini vazifelendiriyor, mihnede İbn Hanbel olmuş bu kişi. Ali b. el-Medînî'nin dediği gibi: "Allah İslam'ı ridde günü Ebû Bekir'le, mihne günü Ahmed'le yüceltmiştir."

Bu arada bizim râvînin babası tüccar olduğundan maddi durumu çok iyi, o yüzden Semerkant'tan Yemen'e, Bağdat'tan Basra'ya Mekke'den Kûfe'ye ve daha birçok yere rihle yapabildi. Mesela Ahmed b. Hanbel'in maddi sıkıntısı olduğundan bu kadar rihle yapamaması aklıma gelmişti okurken, zaten kitapta da geçiyor.

Bizim râvî genelde hadis halkalarına devam etse de zaman zaman farklı derslere de katılıyor. Mesela bir gün râvîlerin sıhhat durumunu inceleyen cerh-tadil dersine girdiğinde Şu'be'nin şöyle dediğini söylüyor: "Allah rızası için gıybete ayrılmış bir ders!" Allah'ım bu nasıl bir tarif, muhteşem!

Râvînin çok hoşuma giden Mekke tasvirinden bir kesit:

"Allah'ım ne inanılmaz bir tecrübeydi vakfe! İnsan seli. Mahşer. Dua, gözyaşı. İnsan bir garip oluyor. Yol boyu Hz. Peygamber'in adımladığı kumlar, oturup kalktığı mekanlar, gölgelendiği ağaçlar... Sonrasında tavaftaki bitimsizlik, insanlardaki sadelik, içlilik görülmeye değerdi(...) Allah'a sabah akşam şükrediyorum. Semerkant neresi, Mekke neresi? On yedi yaşındayım. Resmen yeniden doğdum burada. Ne yol gözümde şimdi ne uykusuzluk ne de yorgunluk."

Son olarak mihne günlerinde çektikleri sıkıntılar hakkında Ahmed b. Hanbel'le vardıkları kanıyı aktararak bitireyim. Umumî bir musibet geldiğinde hepimizin sergilemesi gereken tavır için bize örnek olsun...

"Ahmed b. Hanbel ile yaptıkları bir görüşmede başlarına gelen musibetlerin sünnete sarılmadaki zaıflıklarından kaynaklandığı kanaatine varmışlardı. Bundan dolayı özel halkalarda sünneti daha bir gayretle anlatmanın ve bazı sünnetleri diriltmenin gerekliliğinden söz etmişlerdi."

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar