Beklentiler üzerine hasbihal etmek istiyorum bugün. Bazı insanlar beklentilerini azaltmaya çalışır. Bakın, beklentisizdir demiyorum. Eğer o kişi beklentisizim diyorsa, henüz beklenti duyacağı bir ilişki içinde olmamıştır. O kişi hayatta beklentilerini azaltmaya çalışır, daha az yara almak adına. Zira insanın beklentisi ne kadar artarsa, yarası da artar. Beklentileri karşılanmaz da ondan. Zaten bir insan diğerinin beklentisini karşılamaya da mükellef değildir. Evet, değildir. Dünyadaki herkesin senden olan beklentilerini karşılamaya kalkışsan, yaşamaya vakit bulamazsın. Artı kimseyi mutlu da edemezsin. Çünkü insanın içindeki sonsuz istekleri sağlayabilecek tek bir kişi var. O da, Yaratıcısıdır. 

İşte bu kişi, beklenti duymamaya çalıştığı ölçüde, kendisinden de beklenti duyulmamasını ister. O kişiye en ağır gelen yüklerden biridir bu. Karşıdakinin ondan ağır mı ağır beklentisini nasıl karşılayacaktır? Üstelik mukabele etse de karşıdaki bununla tatmin olacak mıdır? Olmayacaktır muhtemelen. Zira dedim ya, insan sonsuzu isteyen, sonsuza susayan bir varlık. Fani varlıkların geçici tebessümleri onu doyurmayacaktır. O zaman yüzünü tüm hacetlerini tatmin edebilecek bir Zat'a yöneltmesi icab eder. E, bu dünyada beklentilerin karşılanamaması biraz da -daha doğrusu asıl- bu sebepten ötürü değil midir? 

Peki beklenti içinde olan insana karşı ne yapmalı? O an üstüne düşen neyse, onu. Aramak mı, mesaj atmak mı, dua etmek mi, ne gerekirse. Bazen o kişiye karşı yapmamız gerekeni erteleyebiliyoruz. Aslında bu, o kişiyi sevmediğimizde ötürü değil tabi. Kendi tembelliğimizin kötü bir tezahürü aslında. Ama haliyle karşıya sevgisizlik olarak aksediyor. Ah! Bazen çekilsem diyorum dünyanın en kuytu köşesine de, karışmasam insanlığın içine! Ne kimse benden beklesin bir şey, ne de ben özleyeyim birini. Ancak madem ki biz insanız, o halde bu dünyada şu hal, elbet mümkün değil... O halde yakaracağız, yalvaracağız. Döneceğiz içimizin Hira'sına. Dışardaki Hira, içimizdeki Hira'ya tebdil edecek. Orada her şeyin sahibinden isteyeceğiz arzularımızı. Zira, başka sığınacak liman yok dostlar...






Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar