Yazmak... Yazmak hakkında ne yazsam eksik kalacak. Bir yerden başlamam gerek artık. Ben de bir konu bulmak yerine yazmak hakkında yazmaktan başlamak istedim. Her şeyin başı olacak o şey. Yazmak. Genelde hayatım boyunca hüzünlendiğim, çözümleyemediğim, kördüğüm hissettiğim şeyler hakkında yazdım. Anlatamadığım şeyleri, içimdeki fırtınaları döktüm kağıda. Ama şimdi ortada bir şey yokken yazmak... Bir değişik geliyor bana. Neden yazmak zorunda hissediyorsun kendini derseniz, aslında mesleki bir mecburiyet diyebilirim. Yazı işine kıyısından köşesinden girmiş biri olarak, düzenli yazmam gerektiğini biliyorum. Yayınevinde çalışıp gelişmek isteyen herkes aslında biraz da yazmalı. Yazmak için yazar olmaya gerek yok. Ben de yazar değilim. Aslında hem yazarım hem de değilim diyebilirim. Belki biraz daha ilerlediğimde işimden de bahsetmek isterim. Şimdilik konumuz yazmak. Neden buraya yazıyorum derseniz, blog geleneğini hep çok sevdim. Ben sanırım biraz eski nesildenim. Herkes sosyal medyada şatafatlı hayatlar sunarken, ben burada sade ve sönük ifadelerle sıradan şeyler anlatmak istiyorum. Herkesin gün içinde içinden geçebilecek düşünceleri, hissedebileceği duyguları, yaşayabileceği olayları... Pencereme ne konarsa. Ama hep umut olsun istiyorum, yazdıklarımda, yazamadıklarımda... Şimdilik başlangıç bu olsun. Başlamak en zor adımdı. Bunu attım ise, gerisi de gelir inşallah.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar