AYNALAR KORİDORUNDA AŞK




"Her insanın hikayesinin, açılan bir kapı gibi üzerinde hareket ettiği bir menteşe vardır. Hikayenin üzerine yerleştiği menteşenin ne olduğunu keşfetmekse, bir insanı anlamanın en esaslı kısmıydı Dr. Mavi için."

En son okuduğum kitaplardan birini tanıtacağım bugün inşallah. Yazarımız Mustafa Ulusoy'un "İnsanın temel acıları üçlemesi" serisinin ilk kitabı. Diğer ikisini heniz okumadım ama yazarın diğer kitaplarından da okumuş biri olarak serinin devamını da muhakkak okumak istiyorum. Mustafa Ulusoy yazar ve psikiyatrist. Dolayısıyla kitap bir psikoloji kitabı. Eğer benim gibi kişisel gelişim ve psikoloji kitaplarını okumayı seviyorsanız muhakkak Mustafa Ulusoy'un kitaplarından edinin derim.

Bu kitap da klasik psikolojik tavsiyelerden ziyade kurgu bir hikaye etrafında dönüyor. Psikolog Dr. Mavi ve gelen hastalarının hayatlarını anlatıyor. Onlar terapi odasında dertlerini Dr. Mavi'ye anlatırken sanki biz de o odada onlarla berabermişiz gibi hissediyoruz. Kah Dr. Mavi'nin düşüncelerine giriveriyoruz, kah hastaları Kırmızı, Gri ve Sarı'nın hayatlarını dinliyoruz. Bazen ailelerine, bazen rüyalarına tanık oluyoruz. Hepsi farklı hayatlar yaşıyor, ama benzer sorunlarla geliyorlar. Değersizlik, yetersizlik, sevgi açlığı ve en nihayetinde varoluşsal sancılar. Genellikle bunun çocukluk travması olduğuna kodlanmıştır bilincimiz. Ama buradaki hastaların aileleri çok farklı. Birisi evet, ailesinden hiçbir zaman takdir görmemiş, hep beceriksiz telakki edilmiş. Ama diğerine baktığımızda gerçekten çok fazla sevilmiş, hatta bir dediği iki edilmemiş. Belki bu da şımartılmış diyeceğiz. O zaman en son karakterimize bakalım. Her şeyi dengeli bir biçimde tatmış, istediklerine zaman zaman hayır da denmiş, çok güzel bir çocukluk geçirmiş bir karakter. Ama babasının vefatıyla bütün hayatı altüst oluyor, onun için hayatın hiçbir lezzeti kalmıyor. İşte çok faklı aileleri, mizaçları, geçmişleri olan bu üç karakterin nasıl ortak bir payda altında toplandığına şahit oluyoruz.

Bir yandan da Dr. Mavi'nin her gün dinleyip içinde biriktirdiği bu dertlerin onu ne denli sıktığını da görüyoruz. Sık sık Beyaz adındaki kadim dostunu ziyarete gidip, içinden çıkamadığı sorunları, biriktirdiği dertleri hasta mahremiyetine azami dikkat ederek onunla paylaşıyor. Beyaz'ın Dr. Mavi'ye taktığı bir isim de var: "Acılar Koleksiyoncusu." Bir gün Beyaz'ın, dostuna şöyle bir tavsiye verdiğini görüyoruz:

"Unutmadan, kendi ruhunu dinlemeyi de ihmal etme. Kendi ruhunu dinleyemeyen, başka ruhları duyamaz."

Dr. Mavi hastalarının hayatında daha derine indiğinde, Yaratıcıya bir isyan hali kendini gösteriyor. Dr. Mavi'nin bir tavsiyesi şöyle olmuştu:

"Yaratıcının sana nasıl yardım edeceğini sen belirleyemezsin değil mi Kırmızı? Çünkü Mutlak Varlık olan O, sen değilsin. O, o gün şefkatini sana öğretmeninle yolladı. Öğretmenin sana sımsıkı sarılırken, O'nun rahmeti seni kuşatıyordu aslında. Peki sen ne yapıyorsun, kendi benliğinin biçimlendirdiği, kendi uygun gördüğün yardımı talep ediyor, hatta diretiyor ve Yaratıcıya seçim hakkı tanımıyorsun. O'na sana nasıl yardım etmesi gerektiğini söyleme cüretini gösterip, senin istediğin şekilde davranmadı, merhametini senin uygun gördüğün şekilde göstermedi diye O'nu merhametsizlikle, seni sevmemekle, sana değer vermemekle suçluyorsun."

Ve kitabın sonunda tüm bu dertlerin, sorunların en köklü çözümlerini açıklıyor Dr. Mavi. Biz de o terapi odasında hissemize düşen dermanı buluyoruz.

"Ama sonra idrak ettim ki, anne babam beni sevse de sevmese de, değerli bulsa da bulmasa da, ben kainat içinde var edilmeye layık görülmüştüm, o halde zaten değerli ve önemliydim."

Daha çok fazla alıntı yapmak istiyorum, ama sözü de çok yormamak adına yazımı burada sonlandırıyorum. Kendi varlığını, varlığının anlamını bilmek ve öğrenmek isteyenler muhakkak bu kitabı okumalı. Ve sonsöz olarak:

"Yıldızlar gece çıkıyor. Yıldızları görmek isteyen insan geceye razı olmalı. Hayatının yıldızlarına ulaşmak istiyorsan, içindeki geceye razı olmalısın. 





 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar